Günlük Hayat ve Yazıtlar.002

Günümüzün adalet sistemini göz önüne getirdiğimizde akla HSYK, adalet sarayları, yargıçlar, avukatlar ve sanıklar gibi kavramlar gelir. Üç aşağı beş yukarı günümüzün adalet sisteminin nasıl işlediğini biliyoruz. Peki ya eski İsrail’deki mevcut olan sistem? Kim kimleri yargılardı? ,Sistem nasıl işlerdi? Yargı için nerede toplanılırdı? Bunları hiç düşündünüz mü?

Tarihsel süreci göz önünde bulundurduğumuzda İbranilerin ilk yargıcı Musa’dır. Musa zamanla bu görevi atadığı diğer yargıçlara devreder ve kendisi sadece en önemli duruşmaların başında yer alır (Çıkış 18:1). Musa’dan sonra Hakimler dönemine gireriz. Bu dönemde İbraniler Kenan’a yerleşmeye başlar ve kentler oluştururlar. Kentler Beytlerden (aile birimlerinden) oluşur. Her Beyt reisi veya ihtiyarı aile içersindeki sorunları yargılayan yargıç olur. Birden fazla Beyt’i ilgilendiren bir olayda ise Beytlerin ihtiyarları toplanır ve bir jüri oluşturup, duruşma Beyt reislerinin verdiği ortak kararla sonuçlanırdı. Beyt ihtiyarları anlaşmalarda ve ant içmelerde tanık görevini yerine getirirlerdi (Yas.Tek. 25:5-10; Rut 4:1-12); sanığın suçlu veya suçsuz olduğuna karar verirlerdi (Yas.Tek. 19:01; 22:13-21; Yeşu 20:1-6); ve sanık suçlu bulunduğu takdirde cezayı uygularlardı (Yas.Tek. 25:1-3; 22:13-21). İhtiyarlar anlaşmazlıkları bütün toplumun adil olarak göreceği ve toplumun huzurunu kaçırmayacağı bir şekilde çözmeye gayret ederlerdi. Bu sistem kral Yehoşafat’ın reform dönemine kadar devam eder (2. Tarihler 19). Yehoşafat kentlere profesyonel yargıçlar atamıştır, Kudüs şehrinde ise merkezi bir mahkeme kurulur ve bu mahkemeye tapınak görevlileri olan Levililer yargıç olarak atanır.

Dava sürecinde tanıkların olması çok önemli bir husustu. Yasa’nın Tekrarı 19:15-19 şöyle açıklar: “Herhangi bir suç ya da günah konusunda birini suçlu çıkarmak için bir tanık yetmez. Her sorun iki ya da üç tanığın tanıklığıyla açıklığa kavuşturulacaktır. Eğer yalancı bir tanık kötü amaçla birini suçlarsa, aralarında sorun olan iki kişi RAB’bin önünde kâhinlerin ve o dönemde görevli yargıçların önüne çıkarılmalı. Yargıçlar sorunu iyice araştıracaklar. Eğer tanığın kardeşine karşı yalancı tanıklık yaptığı ortaya çıkarsa, kardeşine yapmayı tasarladığını kendisine yapacaksınız. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.”

Mahkemeler bir mahkeme binasında değil, -ki böyle bir bina veya kavram o dönemde yoktu- şehir kapılarında görülürdü. İşgalcilere karşı kent korumasının bir parçası olmasının yanında, şehir kapıları Kutsal Kitap döneminde birçok faaliyeti yerine getirirdi. Kapıların iç kesminde sıralı odalar mevcuttu ve bu odalarda farklı farklı işlemler gerçekleşirdi. Bu odalarda önemli ticari işlemler gerçekleşir, antlaşmalar mühürlenir, mahkemeler toplanır ve önemli kamu duyuruları yapılırdı. Yani bir nevi belediye binası, borsa ve mahkeme karması olan merkezi ve önemli bir yapıydı.

****

KAYNAKÇA: