trinity-1

Hristiyan inancını diğer inançlardan farklı kılan unsurlardan en önemlisi Tanrıyla ilgili görüşüdür. “Teslis” veya “Üçlübirlik” görüşüne göre Tek Tanrıda üç uknum (“asıl” veya “esas”) vardır. Bunlar Baba (Tanrı’nın Zatı), Oğul (Tanrı’nın Kelamı), Kutsal Ruh (Tanrı’nın Ruhu). Yine Hristiyan inancına göre İsa Mesih, insan vücudunda inmiş olan Tanrı Kelamıdır. Tanrı kelamı Tanrı’nın varlığından ayrılmaz bir esas olduğu için; bu denklemde İsa Mesih Tanrı olarak kabul edilmektedir.

Peki bu düşüncenin kaynağı nedir? Birçok Batılı ateist veya batılı kaynaklardan faydalanan İslam ilim adamlarının eserlerini okuyacak olursanız; üçlübirliğin çok sonradan, özellikle Konsiller döneminde icaat edilmiş bir felsefe olduğunu okuyabilirsiniz. Bu düşünürlerin çoğuna göre ilk Hristiyanlar İsa Mesih’i sadece bir peygamber olarak görmelerine rağmen, özellikle Grek ve Helen kültürünün etkileşimiyle ilk etapta Mesih’i ilahlaştırıp, ikinci etapta Teslis förmülünü geliştirmeye başlamışlardır. Peki bu gerçekten doğru olabilir mi? Aslında bunu test etmenin çok basit bir yöntemi var. İlk dönem Hristiyanlarına, dahası; İnancın öncüsü olan İsa Mesih’e bizzat sormak!

İsterseniz sondan başa doğru bir yolculuğa çıkalım….

KİLİSE BABALARININ YAZILARI

Kilise Babaları ve Pederleri ilk yüzyıllarda özellikle sapkın akımlar veya putperest filozoflarla mücadele etmiş olan Hristiyan düşünürlerine verilen bir unvandır.

Üçüncü yüzyılda yaşamış olan Hristiyan peder ve düşünür Teofilos “triadas” veya “teslis” kelimesini kullanan ilk Hristiyandır. Buna rağmen kendisinden önce yaşamış Kilise Babalarının alıntılarından, başlangıçtan beri Hristiyanların Tanrı Zatının (Baba), Kelamının (Mesih İsa) ve Ruhununun (Kutsal Ruh) aynı ilahi özü paylaştıklarına inandıkları görülmektedir. Teofilos’tan birinci yüzyıl İncil metnine geriye doğru giderek alıntıları sıraladığımızda, bu gerçek oldukça net anlaşılmaktadır:

  • MELİTO (M.S. 170): “…Mesih, vaftizinden sonra… İnsan tabiatı bizim gibi gerçekti, hayalet değildi… Mucizeleri [ise] bedeninde saklı olan ilahi varlığı gösteriyor ve kanıtlıyordu. Hem Tanrı, hem de tam insan olduğu için, her iki tabiatının net ipuçlarını gösteriyordu… Vaftizinden önceki otuz yılda [ise]… Tanrılığının işaretlerini gizli tuttu, ama kendisi yine çağların öncesinden var olan gerçek Tanrı’ydı.” (Sinali Athanasius, The Guide, 13)
  • İRENEYUS (M.S. 175): “Ne var ki, gelmiş geçmiş diğer tüm insanlar hakkında söylenemeyecek şey, yani “O hakkıyla Tanrı ve Rab’dir” [İsa hakkında söylenebilir]… Ve bu, kısmen de olsa gerçeğe erişmiş olan herkesçe kolayca anlaşılır.” (Sapkınlıklara Karşı 3:19:1) “Oğul, ezelden Baba ile aynı varlığı paylaşır ve başlangıçtan beri Baba’yı meleklere, baş meleklere, hükümranlıklara, paklılara… vahyeder.” (Sapkınlıklara Karşı 2:30:9) “Mesih İsa’nın Bir ve Aynı, Tanrı’nın Biricik Oğlu, Tam Tanrı ve Tam İnsan Olduğunun Havarilerin Yazılarıyla Kanıtlanması.” (Sapkınlıklara Karşı 3:16:başlık)
  • ŞEHİT JUSTİN (M.S. 150): “Evrenin Babası bir Oğul’a sahiptir, O da ilk doğan Tanrı’nın Kelâmı’dır ve Tanrı’nın kendisidir…” (I. Apology, 63) “Biz Kendisine [Tanrı’ya] ve de Oğlu’na (O ki, Tanrı’dan geldi, bunları bize öğretti ve iyi olup ona benzemeye çalışan diğer meleklerin ev sahibidir), ve peygamberliğin Ruhu’na ibadet edip tapınıyoruz.” (I. Apology, 6)
  • İGNATİUS (M.S.107): “Hem bedensel, hem ruhsal olan bir hekim var: Hem doğmuş olan, hem de doğmayan. Önce acı çekti, şimdi kayıtsızdır (değişmeyen); Beden alarak doğan Tanrı, Meryem’in oğlu, Tanrı’nın Oğlu olan Rabbimiz İsa Mesih.” (İgnatius’un Efeslilere Mektubu, 7:2)
  • KLEMENT (M.S. 90-95): “Tavsiyemizi kabul edin ve pişman olmayacaksınız. Çünkü yaşayan Tanrı, yaşayan Rab İsa Mesih ve Kutsal Ruh’un hakkı için, seçilmişlerin imanı ve ümidi için bilin ki, yalnız geriye dönmeden alçakgönüllülükle ve bitmeyen tevazuuyla, Tanrı tarafından verilen buyrukları yerine getiren kişi, İsa Mesih aracılığıyla kurtulanların arasında sayılacak ve seçilecektir. O’na (İsa Mesih’e) sonsuzluklar boyunca yücelikler olsun. Âmin” (Korintlilere, 58:2)
  • DİDAKE (M.S. 70-110): “Vaftiz konusuna gelince, şu şekilde vaftiz edin: Bu öğretişleri paylaştıktan sonra Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına akan suda vaftiz edin. Akan suyunuz yoksa başka bir suda vaftiz edin. Soğuk su bulamazsanız sıcak suda vaftiz edin. Bu da mümkün değilse vaftiz olacak kişinin başına üç kez su serperek Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz edin.” (Didake, 7)

Bu alıntılardan anlaşılacağı gibi, daha İncil metnine başvurmadan bile ilk Hristiyanların birinci yüzyıldan beri Tanrı’nın üçlü bir yöne sahip olduğu, dahası İsa Mesih’in beden almış Tanrı Kelamı olarak kabul edildiği aşikardır.

ROMA KAYNAKLARINDA HRİSTİYAN İBADETİ

Şimdi, biri gelip de “neden sadece Hristiyan papazların eserlerini alıntılıyorsun?” diyebilir. Aslında ilk Hristiyanların görüşüne sığınacaksak, bunlar kendiliğinden yeterli bir delildir. Ama malum kuşkucu arkadaşlarımız var, bir de Hristiyan olmayan Roma kaynaklarına da başvuralım. Acaba Roma kaynaklarına göre ilk Hristiyanlar özellikle İsa Mesih’e bir ilah olarak yorumluyormuydu?

İZNİK VALİSİ GENÇ PLİNİUS’UN İMPARATOR TRAJANUS’A MEKTUBU (M.S. 110): “Onlar tek suçlarının şu aşağıdakiler olduğunu beyan etmektedirler: Şafak sökmeden haftanın belirli bir gününde düzenli olarak bir araya gelerek, Tanrı saydıkları Mesih’e karşılıklı biçimde ilahiler söylüyorlar ve hırsızlıktan, zinadan vb. gibi şeylerden uzak duracaklarına dair ant içiyorlar” (Mektuplar X, 96-97)

Burdan açıkça anlaşılacağı gibi; Romalıların gözlerinde bile Hristiyanlar İsa Mesih’i basit bir insan olarak değil, “Tanrı saydıkları Mesih’e karşılıklı biçimde ilahiler söylüyorlar”dı.

PAVLUS’UN YAZILARI DIŞINDA İSA’NIN KİMLİĞİ

Bu durumda, yeni bir itiraz şu şekilde oluşabilir: “İyide, bunlar Pavlus’un Hristiyanlığı etkileşim altına aldıktan sonra gelişen düşüncelerdir, İsa Mesih asla kendisinin Tanrı olduğunu iddia etmediki?”

Bu iddia aslında oldukça zayıftır. Hele hele İncil’i okuduysak. Çünkü Pavlus’un yazdığı metinlere başvurmadan bile İsa Mesihin kendisini sadece basit bir peygamber değil tersine ilahi açıdan yorumladığını görürüz.

Birkaç örneğe bakalım. Başvuracağımız örnekler İsa’nın havarilerinin yazılarıdır. Matta ve Yuhanna İsa’nın bizzat öğrencileridir. Markos ise Petrus’un katipliğini yaptığı için, Markos müjdesi Petrus’un tanıklığını içermektedir.

  • MARKOS 2:28 “Bu nedenle İnsanoğlu [İsa Mesih kendisini kast ederek] Şabat Günü’nün de Rabbi’dir.” Şabat gününü oluşturan Tanrı’nın kendisi olduğuna göre, burada İsa Mesih ilahi bir iddiada bulunmaktadır.
  • MATTA 28:18-19 “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin” Matta’nın bu ifadesinden İsa Mesih’in bütün göksel ve yeryüzü üstünde yetkili olduğu iddiasını okumakla birlkte, kendi ağızından (hani çok sonradan “icat edilmiş”) teslisin üçlemesine şahit oluruz: Baba, Oğul Kutsal Ruh. Bu üç ismin (ki İbrani kültüründe isim aynı zamanda kimlik demektir) aynı yetki kapsamında zikredilmesi aslında İsa’nın kendi ağızından Hristiynların ilk inancını oluşturmaktadır.
  • YUHANNA 8:58 “ İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım” dedi.” Bu ayet Musevi kültürü ve inanışına yabancı olan dostlarımız için anlamsız gelebilir. Fakat “Ben varım” (Yani “ben kendiliğimden var olanım”; Grekçesiyle “ego eimi”, ἐγώ εἰμί) cümlesi Tevrat’ta Tanrı’nın kendisini Musa’ya yanan çalı aracılığıyla tantıttığı isimdir: “Tanrı, “Ben Ben’im” dedi, “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size Ben Ben’im diyen gönderdi.’” (Mısır’dan Çıkış 3:14) Bu Tevrat alıntısında yine Eski Ahit’in Grekçe tercümesinde kullanılan cümle “ego eimi”dir. Yani Musevi biri İsa’nın kim olduğunu iddia ettiğini açıkça anlayabilir.
  • YUHANNA 10:30 “Ben ve Baba biriz” ayetiyle üst ayeti birleştirdiğimizde açık bir tablo çıkıyor karşımıza. Şimdi, kimi kuşkucu diyebilirki; “bu cümle Ben ve Baba bir takımız veya aynı yoldan ilerliyoruz anlamını taşıyabilir” Fakat İsa’nın bu açıklamaları dinleyecilieri için o kadar bariz bir iddia ki, kendileri bile “şöyle yanıt verdiler: “Seni iyi işlerden ötürü değil, küfrettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun.” (Yuhanna 10:33)

SONUÇ: Bütün bu verilerden ortaya çıkan sonuç oldukça basittir. İsa’nın kendisi Tanrı olduğunu iddia ediyordu; İsa’nın öğrencileri Tanrı olduğuna inanıyordu; Roma kaynakaları Hristiyanların İsa’ya Tanrı olarak taptıklarına tanıklık etmekteydi; Kilise Babaları ise hem İsa’nın ilahi kimliğini hem de teslis inancının öğretisini kesintisiz bir şekilde yüzyıllar boyunca aktardılar.

Yorumlara kapalıdır.