Konsiller.005

Efes konsilinin başrol oyuncularından onlan Patrik Kirilios’un ölümünden iki sene sonra (M.S. 444) Efthikes adındaki bir rahip Nasturi öğretişlerin Konstantinopolis’te yayılmasını önlemek isterken yeni bir öğretiş yaymaya başladı. Efthikes’e göre Mesih İsa’nın ilahi ve insani doğaları kaynaşmıştı. Yani Mesih İsa’nın iki doğası değil, tek doğası (physis) vardı, ve bu tek doğada Tanrısal unsur insani unsuru bir nevi yutmaktaydı. Böyle bir durumda doğan, fiziksel acı çeken, ölen İsa’nın insani unsuru olmuyor Tanrısal unsuru oluyordu. 

O dönemin Konstantinopolis Patriği Flavian, içine kapanık sessiz bir adamdı. Efthikes ise harika bir konuşmacı ve son derece karizmatikti. Gün geçtikçe ilahiyat görüşü daha fazla yayılıyor ve gelişiyordu. Zamanla bu yeni öğretiş tepki çekmeye başladı. Efthikes’in en ciddi eleştirmenleri Dorylaeumlu (Eskişehirli) Eusebius ve Antakyalı Theodoret idi. Her ikisi bu öğretişin Efes konsilindeki kararlara uyuşmadığını belirtti. Neticesinde Kasım 448 yılında, Konstantinopolis’deki yerel bir Sinod sırasında, Efthikes Dorylaeum Piskoposu Eusebius tarafından kafir ilan edildi.

Efthikes bu karara itiraz etti ve kendisini bir konsilde savunmak istedi. Nihayetinde bu konsil 449 senesinde yine Efes’te toplandı. 2. Efes konsili tarihçiler tarafından “Latrocinium” yani “Hırsız Konsil” olarak adlandırılır ve kararları Kalkedon konsili tarafından iptal edilmiştir. Bunun sebebi konsilin son derece şüpheli ve alışılmışın dışında bir prosedür izlemesidir. Bu konsilin önde çıkan ve başkanlık eden ismi, daha sonra Kalkedon konsilinde aforoz edilecek olan İskenderiye patriği Dioskoros’dur. Bazı tarihçiler bu konsilin Diskorusun siyasi hırslarına kurban gittiğini düşünür. 127 piskoposun toplandığı bu gayri-resmi konsilde Dioskoros Leo’nun Tomarı olarak bilinen Papa I. Leo’nun yazılı açıklamasının okunmasına müsade etmedi; Dorylaeumlu (Eskişehirli) Eusebius’un kendisini savunmasına şans tanımadı; ve davanın odağını Efthikes’ten ziyade Konstantinopolis patriği Flavian ve Dorylaeumlu Eusebius’un üzerine çevirdi. Nihayetinde bir oylama yapıldı: Efthikes aklandı, Flavian ve Eusebius ise suçlu buludu.

Efthikes bu gayri-resmi konsilde kendisini ustaca savundu. Bir önceki konsillerin kararlarına bağlı kaldığını söyledi ve sözlerinin yanlış anlaşıldığını veya çarpıtıldığını vurguladı. Efthikes’in argümanları İskenderiyeli piskoposlar için oldukça inandırıcıydı. Bunun sebebi Efthikes’in “physis” kelimesini kullanmasından kaynaklanıyordu.

Bir önceki İskenderiye patriği Kirilios, III. ekumenik konsilin karalarını popülarite kazanmış bir cümle ile özetlemişti: “Beden almış kelam tek tabiata (“physis”) sahiptir.”

“Physis” (φύσις) Yünan doğa tanrıçasından gelen ismidir. “Physis” fiziki dünya ve maddeler için kullanılan bir terimdir. Türkçedeki “tabiat” veya “doğa” kelimesine benzer. Felsefi ve mecazi bir anlamda kullanıldığı taktirde ise başka bir anlam çıkar. Nasılki Türkçedeki “doğa” kelimesi bir kişiden bahsederken mecazi bir anlamda o kişinin huylarını, karakterini, veye eğilimlerini kastedebiliyorsa; “Physis” kelimesinin mecazi yönü bir canlının altında yer alan somut varlık anlamına da gelebiliyordu. 

Kirilios’un kastettiği “physis” kelimesinin mecazi yönüydü; yani Beden almış kelamın tek bir varlık olmasıydı. Efthikesin kastettiği “physis” ise daha çok kelimesinin maddesel anlamı, yani Tanrısal ve insansal doğaların maddesel olarak karışmış olmalarıydı. 

“Physis” kelimesinin mecazi anlamına alışık olan İskenderiyeli piskoposlar için Efthikes’in argümanları son derece inandırıcı ve doğru görünüyordu.

Hikayemize geri dönecek olursak, Bu konsilin prosedürleri ve almış olduğu kararlar büyük tepki çekti. Nihayetinde 2 sene sonra, 451 yılında, Kalkedon kentinde (günümüzde Kadıköy) bu kararları gözden geçirmek için yeni, ve 370 piskoposun katılımıyla coğrafik olarak daha temsili ve kapsamlı bir konsil gerçekleşti.

8 Ekim 451 yılında yeni Bizans imparatoru Marcian’ın izniyle Kalkedon’da 4. ekümenik konsil gerçekleşti. Aslında bu son dakikada yapmış bir değişiklikti. İlk başta konsilin toplanacağı yer İtalya, daha sonra İznik olarak belirlenmişti. Ama Hunların Roma’ya karışı yaptıkları istila ve baskınlar son anda konsilin adresini değiştirmiş oldu. 

Kalkedon konsili “Hırsız Konsil” olarak da bilinen II. Efes konsilindeki tutanaklarını gözden geçirdikten sonra kararlarını iptal etti. 2. Efes konsilinde okunmayan Papa II. Leo’nun mektubunun (“Leo’nun Tomarı”) okunmasına müsade etti. Mektup son derece başarılı bir şekilde Mesih’in kimliğini tanımlıyordu, fakat 3 cümle bazı kesimler tarafından şüphe içinde karşılandı. Böylelikle Konstantinopolis patriği Anatolius’un başkanlığındaki bir komite Leo’nun yazısını Efes konsilinde Kirilios tarafından kaleme dökülen 12 aforoz cümlesiyle karşılaştırdı. 5 günlük bir çalışmadan sonra oybirliğiyle Leo’nun mektubu Kirilios’un görüşleriyle uyumlu olduğu saptandı.

Bir sonraki adım İskenderiyeli patrik Dioskoros’u işlediği suçlardan ötürü yargılamaktı. Fakat Dioskoros yargı kürsüsüne çıkmayı reddetti. Böylece İmaparator Marcian Dioskoros’u sürgüne gönderdi. Disoskoros’un yokluğunda İskenderiyeli piskoposlar baş temsilcilerinden yoksun kalmışlardı.

Konsildeki piskoposlar Leo’nun mektubunu onayladıklarını beyan eden bir anlaşmayı imzalamaya başladı, fakat İskenderiyeli piskoposlar bunu imzalamayı ilk başta reddetti. Temel sorun bu yine “physis” kelimesiydi. Kalkedon’daki piskoposlar İsa’nın tanrısal ve insansal doğalarını “physis” kelimesiyle tanımlıyordu. Fakat “physis” kelimesinin mecazi anlamına alışık İskenderiyeli piskoposlar buna itiraz ediyordu. İskenderiyeli piskoposlar’a göre Kalkedon’daki piskoposlar İsa’yı iki varlığa/esasa bölüyordu ve de Kirilios’un inanç formülünden (“mia physis”) uzaklaşıyorlardı. Kalkedon’daki diğer piskoposlar ise “physis” kelimesinin yanlış anlamlara müsade ettiği için “varlık/esas” tanımı için kullanılamayacağını savunup, bunun yerine “ousia” (οὐσία) kelimesini öneriyorlardı. “Ousia” kelimesi daha çok bir metafizik nüans taşıyan bir terimdi ve Kalkedon’daki piskoposlar Kirilios’un kastettiği düşünceyi daha isabetli bir şekilde aktardığını düşünüyordu.

Her iki taraf birbirini suçlamayı başladı. İskenderiyeliler Kalkedon’daki piskoposları Kirilios’un formülünden (μία φύσις, mia physis) uzaklaşıp iki varlıklı bir Mesih yarattıkları için sapkınlaştıklarını iddia ediyordu. Kalkedon’daki piskoposlar ise Kirilios’un manasına sadık kaldıklarını, ama İskenderiyeli piskoposların “physis” kelimesinde ısrar ederek kendilerini “Monofizit” yani “tek doğacı” yaparak sapkınlık işlediklerini ve Efthikes yanlısı olduklarını iddia ediyordu.

İskenderiyeli piskoposlar kararları imzalasa da İskenderiye’de büyük tepkilerle döndüler. İskenderiyeliler Kalkedon’un kararını bir sapkınlık olarak algılıyordu ve böylece İskenderiyede bir isyan hareketi başlamış oldu. Bugünlerde İskenderiye Kıpti kilisesi olarak adlandırdığımız kilise bu hareket ile diğer kiliselerden ayrılmış oldu.

Konsil Kalkedon inanç amentüsü ve 30 maddeyle sonuçlandı. Efthikes ve Nestorius’un görüşleri tekrardan sapkın ilan edildi. Amentüde kullanılan şu cümle ise İskenderiyeliler ve Kalkedoncular arasında ayrılığa neden oldu: “Bir ve tek Mesih, Oğul, Rab, biricik doğmuş olan; karıştırılmamış, değiştirilmemiş, bölünmemiş, ayrılamamış iki doğaya (physis) sahiptir (İng. “to be acknowledged in two natures, inconfusedly, unchangeably, indivisibly, inseparably”; Gr. “ἐν δύο φύσεσιν ἀσυγχύτως, ἀτρέπτως, ἀδιαιρέτως, ἀχωρίστως”; Lat. “in duabus naturis inconfuse, immutabiliter, indivise, inseparabiliter”).

Bu görüş ayrılığı zamanla sosyo-kültürel ve siyasi nedenlerden dolayı derinleşmeye başladı. İskenderiye’de başlayan ayaklanma Bizans’ın doğu bölgelerinde hızla yayılmaya başladı. Neticesinde Doğu Hristiyanları veya “Miyafitçi” kiliseler olarak adlandırılan kiliseler (Ermeni Apostolik, Süryani Kadim, İskenderiye Kıpti, ve Habeş kiliseleri) Batı Hristiyanlarından (Ortodoks, Katolik, Protestan kiliseleri diye bildiğimiz kiliseler) zamanla ayrıldı.

Son yüzyılda bu ayrılığın yaraları yavaş yavaş da olsa onarılmaya başlanmıştır. Mesela 1984 senesinde Süryani Kadim kilisesinin patriği I. Mar Ignatius Zakka ve Papa II. Jean Paul ortak bir uzlaşma beyanı imzalamışlardır. Ayrıca 1990 yılından beri zaman zaman toplanan ortak komisyonlar kiliselerin birbirlerine okuduğu aforozları iptal edip, Mesih’in kimliğiyle ilgili olan görüşlerini ortak inanç açıklamarlarıyla pekiştirmişlerdir.

****

KAYNAKÇA:

  • Davis, Leo Donald. “The First Seven Ecumenical Councils (325-787): Their History and Theology.” Michael Glazier; the Liturgical Press. Collegeville, Minnesota, 1990, sf. 170-203.
  • Jenkins, Phillip. “Jesus Wars.” Harper Collins, New York, 2010, sf. 199-228.
  • Schaff, Philip. “Nicene and Post Nicene Fathers 2- Vol. 14: The Seven Ecumenical Councils.” http://www.ccel.org/ccel/schaff/npnf214.i.html
  • Resim: Vasily Surikov. Kalkedon Konsili. Wikimedia Commons