Tarihi Kiliseler.006

Pantokrator (“Herşeye Egemen [İsa]”) Manastırı 1118 ve 1124 yılları arasında Ayasofya’da mozaiği ve lahti bulunan Bizans İmparatoriçesi İrene Komnena’nın sponsorluğu altında yapılmıştır. Kayıtlara göre bu binada 80 rahip yaşarmış. 50 rahip litürji veya dini ibadetlere odaklanırken, kalan 30 rahip ahçılık, fırıncılık, bahçıvanlık, temizlik, ve diğer hizmetleri yerine getirirmiş. Manastıra girip rahip olmak isteyenler sadece titiz bir test süreci sonrasında kabul edilirdi. Bu testler genellikle ayet ezberleme ve nefse hakimiyeti öğrenmekten oluşurdu. Manastırda müşterek bir hayat tarzı söz konusuydu. Rahipler her şeyi birlikte yapardı, birlikte yemek yiyip ortak mallarını paylaşırlardı. Rahiplerin gündelik beslenme düzeni ekmek, meyve ve sebzelerin ağırlıklı olduğu iki öğünden oluşuyordu. Et sadece çok özel günlerde mevcuttu. Pantokrator manastırı aynı zamanda bir hastane, hamam ve şehrin en seçkin kütüphanesi olarak da hizmet veriyordu. Geceyi hastanede geçirecek hastalar için 6 yatak mevcuttu. Rahipler ayda iki kez hamamı kullanırdı, fakat hastalar için hamam tedavisi haftada iki kez uygulanırdı.

İmparatoriçe İrene’nin ölümüyle beraber, kocası imparator Yannis Komnenos tarafından manastır genişletilir ve kuzey cephesine ek bir kilise binası inşaat edilir. Manastır binası’nın orta kısmında bir mezar şapeli bulunur ve kayıtlara göre Bizans’ın Komnenos hanedanlığı burada gömülmüştür. 1204 yılındaki 4.Haçlı Seferi sırasında İstanbul’u fetheden ve yağmalayan haçlılar, manastırın bir çok eserini özellikle İtalya’ya geri götürür. Bizanslıların İstanbul’u istilacı haçlılardan ele geçirdikleri yıla kadar manastır Venediklilerin yönetimi altında bir saray olarak kullanılır. 4.Haçlı Seferininin son kralı Baldwin buradan şehre bir müddet hükmetmiştir. Son Bizans hanedanlığı Paleologoslar tarafından yine hanedanlık mozelesi olarak kullanılan manastırın en meşhur rahibi Osmanlı fethinden sonra ilk Rum Patriği olan Gennadius Scholarius’dur.

İstanbul’un fethinden sonraki  ilk medrese burada açılmıştır. Müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi’ydi. Zeyrek Camii ismi buradan gelmektedir. Fatih Külliyesiyle birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapandı ve bina cami oldu. Günümüzde hala cami olarak kullanılan binada bir restorasyon çalışması yapılmaktadır.
****

KAYNAKÇA:

  • John Thomas & Angela Constantinides Hero, ed. “Byzantine Monastic Foundation Documents.” Vol. 1, Dumbarton Oaks, 2000. sf. 725-780.
  • Van Millingen, Alexander. “Byzantine Churches in Constantinople.” McMillan. London, 1912, sf. 219-242.
  • Resimler: Kişisel ve Wikimedia Commons.