Hristiyan Türkler.005

Her ne kadar tam anlamıyla bir aziz veya şehit sayılmasa da, Ahmet oğlu Musa, Yunanistan Aydonatlı Şehit Anastasios’un geriye bıraktığı tanıklık tarafından o kadar etkilenmiş ki İslam’ı bırakıp Rab İsa Mesih’e iman etmiş ve hayatının sonuna doğru Korfu adasında bir keşiş olmuştur. 

Musa, Aydonat Kadısı (dini yargıcı) olan Ahmet Paşa’nın oğluydu. Bir gün, Anastasios adındaki bir çiftçi bir seri suçlamayla Ahmet Paşa’nın huzuruna getirilir. Anastasios ve arkadaşları kız kardeşine cinsel tacizde bulunmak isteyen iki askeri dövmüşlerdir. İntikam almak isteyen askerler, Anastasios ve arkadaşlarının Müslüman olmayı yemin ettiklerini fakat bu yemini yerine getirmedikleri gerekçesiyle asılsız bir suçlama getirirler. Anastasios’un arkadaşları dövülüp bir para cezası karşılığında salı bırakılırlar. Fakat Anastasios Ahmet Paşa’nın gözüne girer ve onu kendi hizmetçisi yapmak ister. Ahmet Paşa, Anastasios’u dalkavukluk ve bir seri vaatlerle Müslüman olmaya davet eder: “Seni çok önemsiyorum. Gel Müslüman ol, seni kendi öz oğlum gibi yetiştireyim. Seni bir beyefendi yapıp köle hayatından azat edeyim.” Fakat Anastasios imanını yitirmemeye bir hayli kararlıdır: “Ben bir Hristiyan olarak yetiştirildim ve Mesih’in yardımıyla bir Hristiyan olarak da öleceğim. Bana vaatte bulunduğun harika şeylere gelince, onlarla ilgilenmiyorum çünkü gökte beni bekleyen ebedi hazinelerim vardır. Senin armağanların göksel armağanlarla kıyaslanamaz bile.” Bir süre daha Ahmet Paşa Anastasios’u ikna etmeye çalışır, ama boşuna. Anastasios hapse atılır ve bir seri işkenceye maruz kalır. Ahmet Paşa’nın bir yardımcısı işkence karşısında Hristiyanların daha da inatçı olduklarını söyleyerek Anastasios’un yumuşak huylu bir tavırla ikna edilmesini önerir. Anastasios tekrar Ahmet Paşa’nın huzuruna getirilir. Bu sefer Ahmet Paşa bir dizi zenginlik ve kızının elini Anastasios’a önerir. Anastasios bunları da reddeder: “Senin önerdiklerinle ben ne yapayım. Cennette beni çok daha değerli ve ebedi hazineler bekliyor. Neden ebedi hazinemi boş ve bozulabilen şeyler için kaybedeyim?” 

Bütün olan geçenleri seyreden Ahmet Paşa’nın oğlu Musa, Anastasios’a karşı büyük bir hayranlık duyamaya başlar. Özellikle Hristiyanların dünyasal zenginlikleri reddetmesi ve cennet’e kavuşma ümidiyle ölüm önündeki sevinçleri Musa’yı inancını sorgulamaya iter. Bir gün Musa Anastasios’un hücresini ziyaret eder. Anastasios’un çevresinde iki kişi görür ve korkar. “Bunlar kimdi?” diye sorar. Anastasios “Bunlar koruyucu meleklerim. Onları görmüş olmalısın. Her Hristiyan’ın yanı başında bir koruyucu meleği vardır. İkincisi ise büyük ihtimalle şehitliğim yaklaştığı için gönderilmiştir” diye karşılık verir. Musa bir sürü soru sormaya başlar. Anastasios bunları cevaplar ve Musa’ya İsa Mesih’in hayatını ve iman ilkelerini anlatmaya başlar. Musa iman eder ve vaftiz olmak ister. Anastasios bunun şu an mümkün olmadığını ama Rab’bin inayetiyle o günün geleceğini söyler. Anastasios son bir kez yargılanır ve bu defa da imanından taviz vermez. En sonunda, 18 Kasım 1750’de Anastasios başı kesilerek idam edilir. Ahmet Paşa cesedin gömülmesine izin vermez. Fakat üç gece sonra rüyasında Anastasios’u gördüğünde dehşete kapılır ve Hristiyanlara Anastasios’un cesedini gömmeleri için izin verir.

Bu sırada Ahmet Paşa oğlunun hayatında derin değişimler gözlemler. Musa kendisini dünyasal zevklerden arındırmış, sürekli dua etmekle meşguldür. Bu duruma rahatsız olan Ahmet Paşa kız kardeşinin düğününe hastalık bahanesiyle katılmaz ve Musa’yı aile temsilcisi olarak gönderir. Düğün yolunda Musa ve hizmetçileri bir geceyi Anastasiosun gömülü olduğu manastırda geçirir. Mezar başında dua ettikten sonra manastırdaki keşişlere vaftiz olmayı talep eder. Keşişler Ahmet Paşa’nın gazabından korktukları için bu talebi reddederler. Eninde sonunda, Rab’bin bir şekilde bu vaftizin gerçekleşmesi için bir kapı açacağı gerçeğiyle Musa’yı teselli ederler. Ertesi gün Musa düğüne katılır fakat kutlamalar ona pek çekici gelmez. Dönüş yolculuğunda kaçmaya karar verir. Patras’a geçer ve oradan Venedik’e yelken açar. Venedik’te Ortodoks bir cemaat bulur ve oradaki Aya Yorgi kilisesinde vaftiz olup ismini Demetrios’a değiştirir. Hristiyan ilahiyat eğitimi almaya başlar. Sonrasında Korfu adasındaki bir manastırda eğitimini tamamlar ve keşiş olarak atanır. Atanma ile bu sefer ismi Daniel’e değişir. Daniel kendi topraklarına dönüp tanıklık verdikten sonra bir iman şehidi olmak ister. Bu doğrultuda İstanbul’a gidip Kudüs Patriği Sofroniyos’a danışır. Patrik diğer Hristiyanların hayatını riske atmama konusunda Musa’yı uyardıktan sonra kararını vermeden önce bol bol dua edip oruç tutmasını önerir. Böylece, dua ve oruç döneminden sonra Daniel Korfu adasına döner ve hayatının geri kalanın inzivaya çekilen bir keşiş olarak sürdürür.

****

KAYNAKÇA:

  • Kementzetzis, Stylianos. “Synaxaristis Nomartyron.” Selanik, 1984, sf. 158-163.
  • Vaporis, Nomikios Michael. “Witnesses For Christ: Orthodox Christian Neomartyrs of the Ottoman Period, 1437-1860.” Saint Vladimir’s Seminary Press. New York, 2000, sf. 174-179.